6. Erişkin Bağışıklama Akademisi’nde yaşam boyu bağışıklama vurgusu! ‘Hastalıklardan korunmak tedaviden daha kolay’

Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (EKMUD) çatısı altında, 19 mesleki derneğin temsilcilerinden oluşan EKMUD Erişkin Bağışıklama Çalışma Grubu tarafından düzenlenen 6. Erişkin Bağışıklama Akademisi, 10-12 Ekim 2025 tarihleri arasında Ankara’da gerçekleştirildi.

Akademide; aşılama takvimleri, sağlıklı yaşlanmada aşılanmanın önemi, kronik hastalıklarda aşılama, yeni geliştirilen aşılar ve erişkin bağışıklamasında güncel yaklaşımlar gibi konular çok yönlü olarak ele alındı.

Uzun halini izlemek için tıklayınız.

 

19 farklı tıp derneğiyle iş birliği

Akademi öncesi gerçekleştirilen basın toplantısında konuşan EKMUD Erişkin Bağışıklama Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. İftihar Köksal, erişkin bağışıklamanın önemine dikkat çekti.

Prof. Dr. Köksal, derneğin 2006 yılında kurulduğunu ve hemen ardından erişkin bağışıklama konusuna odaklanan bir çalışma grubu oluşturduklarını belirterek, “Aşı denince hep çocuklar akla gelir. Oysa nüfusun giderek yaşlanması, nüfus dinamiklerinin değişmesi, göçler, seyahatler ve savaşlar bulaşıcı hastalıkların toplumda daha fazla görülmesine neden oluyor. Bu hastalıkların birçoğunun aşıyla önlenebileceğini biliyoruz.” dedi.

Erişkin Bağışıklama Çalışma Grubu’nun, çocuklukta eksik kalan aşıların tamamlanması, topluma özgü aşıların yapılması ve yaş ile risk gruplarına göre aşılamaların planlanması amacıyla kurulduğunu ifade eden Köksal, “Önce kendi içimizde bir yapı oluşturduk ve erişkin bağışıklamayı sistematik hale getirmek istedik. Yaklaşık üç yılın sonunda ilk Erişkin Bağışıklama Rehberi’ni hazırladık.” diye konuştu.

Hazırlanan rehberde kimlerin aşılanması gerektiği, eksik dozların tamamlanması ve yaş ile risk gruplarına göre aşılamaların nasıl yapılması gerektiğinin tanımlandığını belirten Köksal, bu süreçte Sağlık Bakanlığının da önemli paydaşlarından biri olduğunu söyledi.

Zamanla erişkin bağışıklamanın yalnızca enfeksiyon hastalıkları alanının sorumluluğunda olmadığının anlaşıldığını belirten Köksal, bugün bakanlık dahil 19 farklı tıp derneğiyle iş birliği içinde çalıştıklarını vurguladı.

6. Erişkin Bağışıklama Akademisi

“Hastalıklardan korunmak her zaman tedavi etmekten daha kolay”

COVID-19 pandemisinin, erişkin bağışıklama çalışmalarının ne kadar doğru bir adım olduğunu gösterdiğini belirten Köksal, “Türkiye olarak hem ulusal hem uluslararası aşı çalışmalarında kolayca yer alabildik; çünkü hazırlıklıydık ve erişkin bağışıklama konusunda farkındalık oluşturmuştuk.” dedi.

Prof. Dr. Köksal, amaçlarının yaşam boyu sağlıklı kalmak olduğunu vurgulayarak, “Bugün dünyayı saran ekonomik kriz ortamında hastalıklardan korunmak her zaman tedavi etmekten daha kolay. Bu bilinçle hareket ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de nüfusun giderek yaşlandığını hatırlatan Köksal, 2023 verilerine göre toplumun yüzde 10’unun 65 yaş üzerinde olduğunu, 2080 yılına gelindiğinde bu oranın yüzde 25’e ulaşmasının beklendiğini söyledi. “Türkiye’de 65 yaşın üzerinde olup da eşlik eden başka hastalığı olmayan kişi sayısı çok az. Ya tansiyon, ya diyabet ya da başka bir sağlık sorunu bulunuyor. İşte bu nedenle ‘yaşam boyu bağışıklama’ diyoruz.” diye konuştu.

Erişkinlerde aşılama oranları istenilen seviyede değil

Acıbadem Maslak Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümünden Prof. Dr. Serap Gençer, EKMUD’un Erişkin Bağışıklama Çalışma Grubu üyesi olarak yaklaşık 20 yıldır bu alanda görev yaptığını belirtti.

Erişkinlerde aşılama oranlarının hâlâ istenen seviyede olmadığına vurgu yapan Prof. Dr. Gençer, şunları kaydetti:

“Aşılama denince akla genellikle çocuklar gelir ve uygulamalar da ağırlıklı olarak bu yaş grubuna yöneliktir. Ancak erişkinlerin de artan riskler nedeniyle aşılanması gerekiyor. Yeni risklerin ortaya çıkması, yaşla birlikte aşılarla kazanılmış bağışıklığın azalması ve geçmişte çocukluk döneminde olmayan yeni aşıların devreye girmesi, erişkinlerin de aşılanması gerektiğini gösteriyor. Çocukluk takvimi yaşam boyu bağışıklama şeklinde erişkin yaş grubunda da devam etmeli.”

Hem sağlık çalışanları arasında hem de toplumda erişkin bağışıklama farkındalığı yetersiz

Erişkin Bağışıklama Çalışma Grubu olarak 2023–2024 yıllarında 4 bin 279 katılımcıyla gerçekleştirdikleri anketin sonuçlarını paylaşan Gençer, influenza aşılanma oranının yüzde 27 olduğunu, risk grubunda olup pnömokok aşısı yaptırması gerekenlerin ise yalnızca yüzde 33’ünün aşılandığını aktardı.

Katılımcıların yüzde 35’inin influenza aşısının gerekli olmadığını düşündüğünü ifade eden Gençer, “Pnömokok aşısında ise risk grubunda olmasına rağmen aşılanmayanların önemli bir kısmı yeterli bilgiye sahip olmadıklarını ve kendilerini takip eden hekimlerden bu yönde bir öneri almadıklarını belirtti.” dedi.

Bu sonuçların hem sağlık çalışanları arasında hem de toplum genelinde erişkin bağışıklama farkındalığının yetersiz olduğunu ortaya koyduğunu söyleyen Prof. Dr. Gençer, “Yaşam boyu bağışıklama önemli; nüfus artıyor, ileri yaş riskleri, kanser gibi immünsüpresif tedavi alan gruplar artıyor. Ticaret, ulaşım, seyahatler, göçler erişkinleri aşıyla önlenebilir hastalıklar açısından riskli hale getiriyor.” ifadelerini kullandı.

“Hekimlerin de güncel aşı bilgilerini sürekli taze tutması gerekiyor”

Ege Üniverstesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve EKMUD Başkanı Prof. Dr. Meltem Taşbakan da Türkiye’nin çocukluk çağı aşılamasında iyi bir seviyede olduğunu, erişkin aşılamasında ise oran ve farkındalık açısından hâlâ yeterli düzeye ulaşılamadığını ifade etti.

Prof. Dr. Meltem Taşbakan

Erişkin bağışıklaması konusunda yalnızca halkın değil, hekimlerin de eğitilmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Taşbakan, “İnsanlar ‘Bu aşıyı olmam gerekir mi?’ diye doktora geldiğinde hekim çoğunlukla olumlu yaklaşıyor; ancak hekimlerin de güncel aşı bilgilerini sürekli taze tutması gerekiyor. Çok sayıda yeni aşı gündeme geliyor. Çocukluk dönemimizde olmayan birçok aşı artık rutin takvimde yer alıyor.” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Taşbakan, bağışıklamanın yalnızca enfeksiyon hastalıkları alanını ilgilendirmediğini, bütün hekimlerin dikkatini çekmesi gereken ortak bir konu olduğunu vurguladı. “Hekimlikte koruyucu hekimlik, tedavi edici hekimliğin önüne geçmeli. Ne kadar çok korunursak, hastalıkların gelişmeden önlenmesi o kadar mümkün hale gelir.” dedi.

Bağışıklama Çalışma Grubu olarak 4 bin sağlık çalışanına ulaştıkları kapsamlı bir çalışma yaptıklarını belirten Taşbakan, “Yıllardır kullandığımız ve herkese önerdiğimiz influenza aşısında bile farkındalık düzeyi üçte bir oranındaydı. Bu da önümüzde hâlâ uzun bir yol olduğunu gösteriyor.” dedi.

“Gereksiz antibiyotik kullanımını azaltabiliriz”

Prof. Dr. Taşbakan, aşılama oranlarının artmasının yalnızca enfeksiyon hastalıklarını önlemekle kalmayıp, antibiyotik direncinin de önüne geçebileceğine de dikkat çekti. 

Pnömokok, influenza ve RSV gibi etkenlerin birlikte görülebileceğini belirten Prof. Dr. Taşbakan, “Viral solunum yolu hastalıklarında hastalara çoğu zaman gereksiz şekilde çok sayıda antibiyotik verildiğini görüyoruz.” dedi. Yaptıkları retrospektif çalışmalarda, viral etkenlerle yoğun bakımda yatan hastalara gereksiz antibiyotik ve hatta antifungal tedavilerin uygulandığını saptadıklarını aktaran Taşbakan, “Oysa tanı net konulduğunda gereksiz antibiyotik kullanımını azaltabiliriz. Antibiyotik çağı direnç nedeniyle zorlanıyor; bu yüzden doğru tanı ve aşılama son derece önemli.” ifadelerini kullandı.

Aşılamanın hastane yatışlarını ve ağır hastalık seyrini azaltabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Taşbakan, “Riskli kişiler aşılarını zamanında yaptırsalar hastaneye ya da yoğun bakıma yatmayacak, yaşam boyu daha sağlıklı kalabilecekler.” şeklinde konuştu.

Zona hastalığına da değinen Taşbakan, “Zona komplikasyonlarını önlemek açısından aşı çok önemli. Zona geçirenlerin yaklaşık yüzde 30’unda komplikasyon gelişebiliyor. Postherpetik nevralji altı aya kadar, bazı hastalarda iki yıla kadar sürebiliyor. Bu nedenle 50 yaş üstü bireylere veya risk faktörü bulunanlara zona aşısını öneriyoruz. 70 yaş üstünde her üç kişiden biri, 80 yaş üstünde ise her iki kişiden biri zona geçirme riskiyle karşı karşıya.” açıklamasında bulundu.

“COVID geçiren bir kişide kalp krizi riski yedi kat artıyor”

Aşılarla ilgili toplumda yanlış algılar bulunduğunu ifade eden Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüsnü Pullukçu, “Bir aşı oldum, artık o hastalığı yaşamam diye düşünülüyor. Oysa erişkinlerde ölümlerin büyük bir kısmı enfeksiyonlara veya enfeksiyonlara bağlı komplikasyonlara bağlı. Bağışıklama yapılmış olsaydı bu komplikasyonların çoğu yaşanmayabilirdi.” dedi.

Pnömokok aşısını örnek gösteren Pullukçu, “Aşı oldum; pnömokok enfeksiyonu yine olabilir, ancak bu aşı enfeksiyona bağlı komplikasyonları büyük ölçüde önler. Yoğun bakıma düşme veya ağır seyir oranı azalır. Pnömokok enfeksiyonu geçiren bir kişinin bir yıl içinde kalp krizi geçirme riski yüzde 11. Çünkü pnömokok doğrudan kalp kası hücrelerini etkileyebiliyor. Aşılama bu riski önemli ölçüde azaltıyor.” diye konuştu.

Benzer bir durumun COVID-19 için de geçerli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Pullukçu, “COVID enfeksiyonu kalp kası hücrelerini etkileyerek kalp krizi riskini artırıyor. Aşılar sayesinde pandemi kontrol altına alınabildi. COVID geçiren bir kişide kalp krizi riski diğer insanlara göre yedi kat artıyor.” ifadelerini kullandı.

Gripte de benzer bir tablo görüldüğünü belirten Pullukçu, grip enfeksiyonunun kalp krizi, ensefalit, solunum yetmezliği ve yoğun bakıma yatış riskini artırdığını söyledi. “Geçen sene 26 yaşında bir genç grip sonrası 12 gün yoğun bakımda yattı; şimdi kalp yetmezliğiyle takip ediliyor. Aşı olsaydı bunları yaşamayacaktı. Grip yine olabilirdi ama komplikasyonları yaşamayacaktı.” dedi.

Yeni aşıların da erişkin bağışıklamada önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Pullukçu, “Örneğin RSV aşıları hem yaşlılarda hem de yenidoğanlarda ciddi enfeksiyonların önüne geçebilir. Enfeksiyonu tamamen önleyemesek de komplikasyonları engellemek mümkün.” sözlerine yer verdi.

“Kızamık aşısı milyonlarca kişinin hayatını kurtarmıştır”

Aşılarla ilgili yanlış bilinen bazı gerçeklere değinen Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aslıhan Candevir, “Toplumda ‘Aşı oldum; bu sene hiç grip olmayacağım’ beklentisi yaygın. Oysa bütün aşıların belirli bir koruyuculuk oranı vardır. Bilimsel verilere göre koruyuculuğu yüzde 50’nin üzerine çıkan aşılar etkili kabul edilir. En etkili aşılardan biri olan kızamık aşısı yüzde 90’ın üzerinde koruyuculuğa sahiptir ve milyonlarca kişinin hayatını kurtarmıştır.” ifadelerini kullandı.

Grip aşısının etkinliğinin çoğu yıl yüzde 50–70 arasında değiştiğini ifade eden Prof. Dr. Candevir, bu oranın zaman zaman daha düşük olabileceğini ancak risk altındaki bireyler için büyük önem taşıdığını söyledi. “Grip aşısı, hastalık yükünü, ağır seyirli hastalıkları ve komplikasyonları azaltır. Bu nedenle özellikle risk gruplarında önemli bir koruma sağlar.” dedi.

Pnömokok aşısının da erişkin bağışıklamada kritik bir yere sahip olduğunu belirten Candevir, “Her geçen gün daha geniş kapsama sahip yeni aşılar geliyor. Halk arasında ‘zatüre aşısı’ olarak bilinen bu aşı, hastalığın kendisini yüzde 50’nin üzerinde, bazı çalışmalarda yüzde 75’e kadar önleyebiliyor. Ayrıca hastaneye yatışları, ölümleri ve menenjit gibi invazif pnömokokal hastalıkları azaltıyor.” diye konuştu.

“Kanseri önleyen aşılar”

İzmir Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniğinde görev yapan Prof. Dr. Selma Tosun, erişkin bağışıklamanın halk sağlığı açısından taşıdığı öneme değinerek, özellikle “kanseri önleyen aşılar” konusuna dikkat çekti.

Prof. Dr. Tosun, Erişkin Bağışıklama Çalışma Grubu’nun kurulduğu ilk günden bu yana aktif olarak yer aldığını ve aynı zamanda Viral Hepatitle Savaşım Derneği’ni temsilen grupta bulunduğunu belirtti.

Kanseri önlemede etkili iki önemli aşının bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Tosun, “Birincisi ve en önemlisi Hepatit B aşısı. Hepatit B, özellikle anneden bebeğe geçtiğinde siroz ve karaciğer kanserine yol açabiliyor. Ülkemizde 1998’den bu yana tüm bebeklere Sağlık Bakanlığı tarafından ücretsiz olarak uygulanıyor. Bu sayede 25–26 yaş altındaki genç erişkinler büyük oranda korunmuş durumda,” dedi.

Buna karşın hâlâ çok sayıda Hepatit B taşıyıcısı bulunduğunu ve siroz ya da karaciğer kanseri gelişen hastaların görüldüğünü söyleyen Tosun, “Bu bireyler doğdukları dönemde aşılanmış olsalardı, bu hastalıkların büyük bölümü önlenebilirdi. Hâlâ aramızda hepatit B pozitif kişiler var; aşısızlarsa eşlerine veya partnerlerine bulaştırabiliyorlar. Gebelikte yapılan taramalar bu açıdan son derece önemli.” ifadelerini kullandı.

Hepatit A aşısına da değinen Prof. Dr. Tosun, Sağlık Bakanlığının 2011 doğumlulardan itibaren bu aşıyı rutin takvime dahil ettiğini belirtti. “Eskiden ilkokul ve kreşlerde hepatit A salgınları sık görülürdü, ancak artık bu tabloyla karşılaşmıyoruz. O çocuklar şimdi 13–14 yaşına geldi. Ancak bu yaşın biraz üzerindeki, 30 yaş altındaki ve hastalığı geçirmemiş bireylerin de risk grubundalarsa aşılanmaları gerekiyor.” dedi.

Hepatit C için henüz bir aşı bulunmadığını hatırlatan Tosun, “HCV enfeksiyonu uzun vadede siroz ve kansere yol açabiliyor. Delta hepatiti (HDV) ise yalnızca Hepatit B enfeksiyonu varlığında gelişir. Bu nedenle kişi Hepatit B’ye karşı aşılıysa D virüsünden de korunur.” şeklinde konuştu.

“Aile bireylerinde enfeksiyon öyküsü varsa mutlaka tarama yapılmalı”

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, hepatit B veya C enfeksiyonu taşıdığını bilenlerin oranının yüzde 5–10’u geçmediğini belirten Prof. Dr. Tosun, “Bu nedenle herkesin en az bir kez HBsAg (hepatit B) ve anti-HCV testlerini yaptırmasını öneriyoruz. Aile bireylerinde enfeksiyon öyküsü varsa mutlaka tarama yapılmalı.” uyarısında bulundu.

Kanseri önlemede ikinci önemli aşının HPV aşısı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tosun, “HPV aşısı rahim ağzı kanserine karşı koruma sağlayan ve etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmış bir aşı. Bu aşıların toplumda daha yaygın şekilde uygulanmasıyla kanserin önlenmesinde büyük ilerleme sağlanabilir.” dedi.

“Dileğimiz, HPV aşısının SGK kapsamına alınmasıdır”

Manisa Celal Bayar Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aslı Göker, Uluslararası Jinekoloji ve Obstetrik Derneği adına katıldığı Erişkin Bağışıklama Akademisi’nde yaptığı konuşmada, erişkin bağışıklamanın toplum sağlığı açısından taşıdığı önemi vurguladı.

HPV’ye karşı geliştirilen aşının, rahim ağzı kanserini önlemede en önemli araçlardan biri olduğunu belirten Göker, “Bu aşı yıllardır var ve ülkemizde dokuz farklı HPV tipine karşı koruyan versiyonu da mevcut. Tercihen cinsel ilişkiye hiç girmemiş genç kızlarımıza öneriyoruz, ancak dünyadaki kılavuzlar doğrultusunda tüm kadın ve erkeklerin bu aşıyı yaptırması gerektiğini vurguluyoruz.” ifadelerini kullandı.

Bu aşının ulusal aşılama programına alınması gerektiğini belirten Göker, “Bir kadının kanser olup hayatını kaybetmesini bir aşıyla önleyebiliyorsak, bu korumaya Türkiye’de yaşayan herkesin erişmesi gerekiyor. Dileğimiz, HPV aşısının SGK kapsamına alınmasıdır.” dedi.

“Tetanozdan, kızamıktan bebek kayıpları artık tarihe karıştı”

Gebelik dönemindeki aşılama uygulamalarına da değinen Prof. Dr. Göker, “Tetanozdan, kızamıktan ve benzeri enfeksiyonlardan bebek kayıpları artık ülkemizde tarihe karıştı. Bu, halk sağlığı ekiplerinin, toplum sağlığı merkezlerinin, kadın doğum uzmanlarının ve enfeksiyon hastalıkları hocalarının iş birliğiyle gebelere ve bebeklere yapılan yaygın aşılama sayesinde mümkün oldu.” diye konuştu.

Buna karşın hâlâ aşı karşıtlığı ve tereddüdüyle mücadele edildiğini belirten Göker, “Ne yazık ki hâlâ ‘Tetanoz yok ki neden aşı olayım?’ diyenlerle karşılaşıyoruz. Oysa tetanozun olmamasının nedeni aşılanmamız. Bu akademi ve benzeri etkinliklerle kadınlarımızı, bebeklerimizi ve erkekleri de kapsayacak şekilde toplumun genelinde bağışıklama farkındalığını artıracağımıza inanıyorum.” dedi.

RSV aşısına da değinen Prof. Dr. Göker, bu virüsün özellikle bebeklerde, 65 yaş üzeri bireylerde ve kronik hastalığı olan kişilerde ciddi solunum yolu enfeksiyonlarına, hastane yatışlarına ve ölümlere neden olabildiğini belirtti.

“Bu virüse karşı geliştirilen aşı artık rutin kullanıma girdi. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde bir yıl içinde bebek hastane yatışlarında yüzde 43 oranında azalma sağlandı. Bizim bebeklerimiz, yaşlılarımız ve kronik hastalığı olan vatandaşlarımız da tüm bu aşılara eksiksiz erişimi hak ediyor.” ifadeleriyle konuşmasını tamamladı.

Başa dön tuşu