Sedef Ertekin – Lezzet ve Sanatın Buluşma Noktası: Mezzaluna’nın Yeni Terası Açıldı

Bazı yerler vardır, yalnızca karnınızı doyurmaz; ruhunuzu da besler. Sizi bulunduğunuz noktadan alır, birkaç saatliğine bambaşka bir coğrafyaya götürür. Benim için bu hafta o yer Mezzaluna İstinyePark’tı. Baharın içimizi ısıttığı şu günlerde, AVM’nin kalbinde yer alan bu restoranın terası yeniden açıldı ve ben de o davete içimden gelen güçlü bir sesle katıldım. İyi ki de gitmişim.
Şehrin Kalbinde İtalyan Esintisi
Teras açılışları her zaman heyecan vericidir ama Mezzaluna’nın terası başka. Kalabalığın ortasında ama bir o kadar izole, ferah, samimi ve nefes aldıran bir alan. Kendinizi bir anda Güney İtalya kıyılarında hissediyorsunuz. Dekorasyonundaki sarı limon tonları, doğadan ilham alan seramikler ve duvarları süsleyen sanat eserleriyle gerçek bir İtalyan villasında gibi…
New York’tan İstanbul’a Uzanan Bir Lezzet Hikayesi
Mezzaluna’nın hikayesi de sıradan değil. 1984 yılında New York’ta, Milanolu iş insanı Aldo Bozzi ve Floransalı mimar Roberto Magris tarafından kurulan restoran; İtalyan mutfağının özüne sadık kalırken modern çizgilerle harmanlanarak bugünlere ulaşmış. 1995’te Türkiye’ye adım atan Mezzaluna, o günden bu yana kaliteden taviz vermeyen çizgisiyle hep aynı güveni sağlıyor. Bugünse İstinyePark şubesiyle hem damağa hem göze hitap eden bir deneyim sunuyor.
Şef Fadıl Ertaş’tan Lezzetle Dolu Bir Sofra
Terasın atmosferi kadar, tabii ki menü de konuşulmalı. Şef Fadıl Ertaş’ın önderliğinde hazırlanan lezzetler her zamanki gibi kusursuzdu. Soğuk başlangıç olarak tercih ettiğim Mozzarella Di Bufala E Pomodori Alla Caprese, ferahlatıcı domates ve mozzarella uyumuyla klasik bir girişti.
Sıcak tabaklardan Crocchette Di Pollo E Funghi ise tam anlamıyla favorim oldu. Dışı çıtır çıtır, içi yumuşacık… Adeta İtalyan usulü bir içli köfte!
Ana yemek tercihim deniz mahsullü bir makarnadan yana oldu. Linguine Con Gamberi E Calamari, karides ve kalamarın mükemmel dengesiyle beni kendine hayran bıraktı.
Kapanışı ise İstanbul’un en iyi tiramisularından biriyle yaptım. Yoğunluğu hafif ama aroması güçlü, klasik bir İtalyan tatlısı. Tadını hala unutamıyorum.
Mezzaluna’da Sanata Bi Yer
Bu kez Mezzaluna’da beni yalnızca lezzet değil, sanat da karşıladı. Doğuş Grubu’nun 2015’ten bu yana sürdürdüğü “Sanata Bi Yer” projesi sayesinde restoranın her köşesinde genç sanatçıların özgün işleriyle karşılaşmak mümkün. AVM’nin içinden geçerek ulaştığınız bu özel alanda yemek yerken, bir sanat galerisi geziyormuş gibi hissediyorsunuz.
Seramik tabaklardan duvar süslemelerine kadar her detay, üniversite öğrencilerinin ellerinden çıkan özgün çalışmalarla hayat bulmuş.
Özellikle Mezzaluna’nın renovasyonu için 9 üniversiteden 14 öğrencinin katılımıyla gerçekleşen atölye çalışmasında ortaya çıkan 96 özel tasarım tabak, restoranın estetik dilini tamamlıyor. Güney İtalya esintileri, limon figürleri ve doğal tonlardaki dekorasyonla birleşerek mekanın ruhunu daha da zenginleştiriyor.
Ruhunuzu Doyuran Bir Deneyim
Sanat ve gastronomiyi böylesine şık ve içten bir şekilde buluşturan mekanlara ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde, Mezzaluna hem bir yemek deneyimi hem de bir ruh molası sunuyor. Yeme içme dünyasında fark yaratmak artık yalnızca tabakla sınırlı değil. Mekanın atmosferi, ruhu, hikayesi ve verdiği mesaj da bir o kadar önemli. Mezzaluna bunu çok iyi başarmış.
Yeni Buluşmalar İçin Not: Bodrum 15 Mayıs’ta Açılıyor
Bu deneyimi sadece İstanbul’da değil, Bodrum’da da yaşamak isteyenlere güzel bir haberim var: Mezzaluna Bodrum, 15 Mayıs’ta sezonu açıyor.
Yolunuz düşerse, o terasa da mutlaka uğrayın. Benim için Mezzaluna artık sadece bir restoran değil; nefes aldıran, ilham veren, şehri bir anlığına unutturan bir vaha.